Bir memleketi sevmek adıyla başladığımız ve “Bir memleket neden sevilir?” sorusuna kendimizce cevaplarımızı yazdığımız ve ilçemizin güzelliklerini güzel insanlarını yazmaya başladığımız yazı serimizin on sekizincisi ile yine siz sevgili okurlarımızlayız.
Bu zamana kadar yazılarımı gurbette özlemle dolu iken yazıyorken şimdi, şu an okuduğunuz bu cümleleri garbi yeli ile buğulanmış ardıçlı dağlara bakarken, uzun uzun kavaklarının hışırtısına karışan serçelerin şarkısını dinleyip; dağların eteklerinden gelen kavak kokularına karışan tarhana kokularını ve salça kokularını içime çekerken yazıyorum.
“O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler.” (Balıklar denizin içinde iken denizin farkında değillerdir.) misali Çağlayancerit içinde yaşanılıyorken değeri bilinmez ama ne zaman ki Aksu’nun köprüsü öteye geçilir o zaman kıymeti anlaşılan bir memlekettir.
Dağları, serin suları, esen yelleri, öten kuşları, yollarında yürüyen yüzleri kendilerinden evvel, konuşmadan hikâye anlatıcısı olan kadınları, erkekleri ve çocukları, mezarlığında dalgalanan al yıldızlı bayrağı, damları ile özlenen ve kıymetlenen bir memleket güzel Çağlayancerit’imiz.
Damları nasıl özlenir mi dediniz? Hemen deyivereyim. Damlar şimdi en şen zamanlarını yaşıyor çünkü. Adeta kübist ressamların tablosu Çağlayancerit damları. Tarhana sezonu ile çiğlerin üstünde akı kahverengisine karışan, güneşin insafına bırakılıp burcu burcu kokan tarhanaların serildiği, tarhana kazanlarının tangırdadığı, imece ve yardımlaşmanın samimiyetinin ve harelenmiş sinilerin içinde yine güneşin bağrına bırakılan kıpkırmızı biber ve domates salçalarının, dilimlenmiş domates kurularının da renk katarak oluşturduğu tablo.
“Tarhana güzelliğinin boşuna anlatmadın, tarhana ile özdeşleşmiş isimlerden bahsedecek gibisin.” dediniz. Evet bu yazımızda tarhana ve salça sözcükleri ile özdeşlesen ve yaptığı bu iş ile kadınlarımızın hayatını kolaylaştıran ve iyi ki bu işi yapıyor dediğim isimden bahsedeceğim. Kim sizce? Evet evet, tarhanaların daha ince olmasını sağlayan, telefonlarda adının başında “tarhana çeken” sıfatı olan, yoldan geçen on kişiye tarhana ve salça denildiğinde aklınıza ne gelir dediğimizde en az sekizinden alacağımız cevap olan Sınıkçı Eyüp Gök abiden bahsedeceğim. Bu sorumuz Engizekli Ahmet ve Topçu Yusuf abilerimizi de akla getirecektir. Onlara da böyle bir işi akledip ilçe halkımızın hizmetine sundukları için teşekkür etmeyi ihmal edersek kalem küser.
Biz gelelim Sınıkçı Eyüp Gök abiye. Onu ıvır kıvır inşaat işleri yaptığı sıralarda komşumuzun evinin işerini yaparken çay içimlik muhabbetlerimizde tanıdım. Hayata, canlılara, insanlara ve işine bakışı ve vizyonu ile bir memleketi sevmek denildiğinde yazmazsak ayıp olur dediğim bir isim. Zira ilçenin bir başından diğer başına önce tek makine ile daha sonra da işini büyüterek ilçe halkının çalışkan ve üretken kadınlarına kolaylık sağlamak üzere halka hizmet eder. Onunla özdeşleşen kulaklığı sayesinde her saat, her dakika, her an ulaşılabilir olması ile ve her türden tarhanayı ve salçayı çekip incelttiği gibi her türden insanın nazını, niyazını çekip incelterek hizmetini edip kendi yolunu yürümekle meşgul. Muhabbeti, işine özeni ve dakikliği ile de hatırlarda yeri var.
İşini severek yaptığını her seferinde gözlemliyorum. “Eyüp Abi hayattan ne anladın, sence hayat ne?” diye sorduğumda sadece “HİÇ” cevabını verdi. Bu bilgece cevabı onun tarhanaları ve salçaları makinesi ile çekip öğütmesi gibi hayatı da öğüttüğünü gösterdi nazarımda. Komşumuzun ağaçlarını sulamak için geldiğinde komşumuza “Senin hatırın olmasa da bu ağaçların hatrı için sulardım.” demesini işittiğimde de içindeki memleket sevgisini bir kez daha teyit etmiş oldum.
Tarhana çekmek için makine almayı nasıl aklettiler bilmiyorum ama iyi ki böyle bir iş yapmaya karar verip kapı kapı makine gezdirerek kadınlarımızın hayatını kolaylaştırdılar. Zira yaptıkları ve karar verdikleri bu iş “iyi ki varlar” dedirttiren bir iş. Ve girişimcilik denilince akıllara gelmesi gereken bir iş. Hayatımızın içindeki güzelliklerin içindeki güzellik Tarhana Çeken Eyüp Gök abi ve bu işi yapan diğer isimlerimiz. Sofralarımızın ortalarındayer alan tarhanada, yemeklerimizin tadı ve rengini veren salçada izi ve emeği olan bu güzel isimlere “bir memleketi sevip” hizmet ettikleri için teşekkür ederek yazımızı sonlandıralım. Hayatımızdan ansızın çıkıvermeden de iyi ki varsın dediklerimiz arasına ekleyelim.
Yazımın bu son cümlelerini yazıyorken damda sabah Eyüp abinin pat patı ile gelip çektiği salçalar sinilerde kırmızısı ile göz; kokusu ile de burun şenlendiriyor. Öksüz Dağı’mıza garbi yelinin buğusu iniyor. Asmalarda üzümler ışıldıyor. Serçeler şarkısına devam ediyor, her evde tatlı tatlı ilçemizin tabiri ile hımır hımır kışlık hazırlama telaşının sesleri geliyor. Sepetli motoru ile bahçe suyundan dönüyor biri. Susuz ve verimsiz bir yazın ortasında dahi ilçemiz yeşilini muhafaza ediyor. Ceviz çırpma sesini pek az işiteceğimiz güze hazırlanıyor ilçemiz…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Tuğba Kumru
BİR MEMLEKETİ SEVMEK-18
BİR MEMLEKETİ SEVMEK-18
Bir memleketi sevmek adıyla başladığımız ve “Bir memleket neden sevilir?” sorusuna kendimizce cevaplarımızı yazdığımız ve ilçemizin güzelliklerini güzel insanlarını yazmaya başladığımız yazı serimizin on sekizincisi ile yine siz sevgili okurlarımızlayız.
Bu zamana kadar yazılarımı gurbette özlemle dolu iken yazıyorken şimdi, şu an okuduğunuz bu cümleleri garbi yeli ile buğulanmış ardıçlı dağlara bakarken, uzun uzun kavaklarının hışırtısına karışan serçelerin şarkısını dinleyip; dağların eteklerinden gelen kavak kokularına karışan tarhana kokularını ve salça kokularını içime çekerken yazıyorum.
“O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler.” (Balıklar denizin içinde iken denizin farkında değillerdir.) misali Çağlayancerit içinde yaşanılıyorken değeri bilinmez ama ne zaman ki Aksu’nun köprüsü öteye geçilir o zaman kıymeti anlaşılan bir memlekettir.
Dağları, serin suları, esen yelleri, öten kuşları, yollarında yürüyen yüzleri kendilerinden evvel, konuşmadan hikâye anlatıcısı olan kadınları, erkekleri ve çocukları, mezarlığında dalgalanan al yıldızlı bayrağı, damları ile özlenen ve kıymetlenen bir memleket güzel Çağlayancerit’imiz.
Damları nasıl özlenir mi dediniz? Hemen deyivereyim. Damlar şimdi en şen zamanlarını yaşıyor çünkü. Adeta kübist ressamların tablosu Çağlayancerit damları. Tarhana sezonu ile çiğlerin üstünde akı kahverengisine karışan, güneşin insafına bırakılıp burcu burcu kokan tarhanaların serildiği, tarhana kazanlarının tangırdadığı, imece ve yardımlaşmanın samimiyetinin ve harelenmiş sinilerin içinde yine güneşin bağrına bırakılan kıpkırmızı biber ve domates salçalarının, dilimlenmiş domates kurularının da renk katarak oluşturduğu tablo.
“Tarhana güzelliğinin boşuna anlatmadın, tarhana ile özdeşleşmiş isimlerden bahsedecek gibisin.” dediniz. Evet bu yazımızda tarhana ve salça sözcükleri ile özdeşlesen ve yaptığı bu iş ile kadınlarımızın hayatını kolaylaştıran ve iyi ki bu işi yapıyor dediğim isimden bahsedeceğim. Kim sizce? Evet evet, tarhanaların daha ince olmasını sağlayan, telefonlarda adının başında “tarhana çeken” sıfatı olan, yoldan geçen on kişiye tarhana ve salça denildiğinde aklınıza ne gelir dediğimizde en az sekizinden alacağımız cevap olan Sınıkçı Eyüp Gök abiden bahsedeceğim. Bu sorumuz Engizekli Ahmet ve Topçu Yusuf abilerimizi de akla getirecektir. Onlara da böyle bir işi akledip ilçe halkımızın hizmetine sundukları için teşekkür etmeyi ihmal edersek kalem küser.
Biz gelelim Sınıkçı Eyüp Gök abiye. Onu ıvır kıvır inşaat işleri yaptığı sıralarda komşumuzun evinin işerini yaparken çay içimlik muhabbetlerimizde tanıdım. Hayata, canlılara, insanlara ve işine bakışı ve vizyonu ile bir memleketi sevmek denildiğinde yazmazsak ayıp olur dediğim bir isim. Zira ilçenin bir başından diğer başına önce tek makine ile daha sonra da işini büyüterek ilçe halkının çalışkan ve üretken kadınlarına kolaylık sağlamak üzere halka hizmet eder. Onunla özdeşleşen kulaklığı sayesinde her saat, her dakika, her an ulaşılabilir olması ile ve her türden tarhanayı ve salçayı çekip incelttiği gibi her türden insanın nazını, niyazını çekip incelterek hizmetini edip kendi yolunu yürümekle meşgul. Muhabbeti, işine özeni ve dakikliği ile de hatırlarda yeri var.
İşini severek yaptığını her seferinde gözlemliyorum. “Eyüp Abi hayattan ne anladın, sence hayat ne?” diye sorduğumda sadece “HİÇ” cevabını verdi. Bu bilgece cevabı onun tarhanaları ve salçaları makinesi ile çekip öğütmesi gibi hayatı da öğüttüğünü gösterdi nazarımda. Komşumuzun ağaçlarını sulamak için geldiğinde komşumuza “Senin hatırın olmasa da bu ağaçların hatrı için sulardım.” demesini işittiğimde de içindeki memleket sevgisini bir kez daha teyit etmiş oldum.
Tarhana çekmek için makine almayı nasıl aklettiler bilmiyorum ama iyi ki böyle bir iş yapmaya karar verip kapı kapı makine gezdirerek kadınlarımızın hayatını kolaylaştırdılar. Zira yaptıkları ve karar verdikleri bu iş “iyi ki varlar” dedirttiren bir iş. Ve girişimcilik denilince akıllara gelmesi gereken bir iş. Hayatımızın içindeki güzelliklerin içindeki güzellik Tarhana Çeken Eyüp Gök abi ve bu işi yapan diğer isimlerimiz. Sofralarımızın ortalarındayer alan tarhanada, yemeklerimizin tadı ve rengini veren salçada izi ve emeği olan bu güzel isimlere “bir memleketi sevip” hizmet ettikleri için teşekkür ederek yazımızı sonlandıralım. Hayatımızdan ansızın çıkıvermeden de iyi ki varsın dediklerimiz arasına ekleyelim.
Yazımın bu son cümlelerini yazıyorken damda sabah Eyüp abinin pat patı ile gelip çektiği salçalar sinilerde kırmızısı ile göz; kokusu ile de burun şenlendiriyor. Öksüz Dağı’mıza garbi yelinin buğusu iniyor. Asmalarda üzümler ışıldıyor. Serçeler şarkısına devam ediyor, her evde tatlı tatlı ilçemizin tabiri ile hımır hımır kışlık hazırlama telaşının sesleri geliyor. Sepetli motoru ile bahçe suyundan dönüyor biri. Susuz ve verimsiz bir yazın ortasında dahi ilçemiz yeşilini muhafaza ediyor. Ceviz çırpma sesini pek az işiteceğimiz güze hazırlanıyor ilçemiz…
Selametle sevgili okurlar…Bir dahaki yazımızda buluşmak dileğiyle…